Doç Dr. Nuri Haksever/Endokrinoloji Uzmanı
15 Temmuz gecesi yaşananlardan sonra toplumun psikolojisini nasıl gözlemliyorsunuz?
Bazı insanların içinde dışa vuramadıkları nefret duygularını ifade etmek için ortam oluştu. Güçlü tarafta olduğunu düşünen bazı kişiler toplumun bir parçası değil de topumun sahibi gibi davranmaya başladı. Oysa bu ülke hepimizin. Diğer taraftan itidal içinde kalmak ve düşünce jimnastiği yapmak isteyen kişiler doğrudan ‘diğer taraf’ olarak lanse edilme psikolojisi içinde duygularını ifade edemiyorlar. Bu durum toplum psikolojisinde sorunlar yaratabilir.
Darbe gibi bir olayın sonucunda dahi birleşmekte zorlanıyoruz. Nefret söylemleri yükseliyor. Neden böyleyiz?
Nefret hissinin başlama yeri kişilerin kendilerine güven duymamaları ve özsaygılarının olmaması. Ortam müsait olduğunda bastırılmış duygular farklı şekillerde ortaya çıkabiliyor. Yıllarca değerinin anlaşılmadığını düşünen, ötelendiğini zanneden kişiler ‘düşene sen de bir tekme vur.’ psikolojisine kapılıyor ve suçlu olarak gördükleri ama tam olarak anlayamadıkları, zaten anlamak için gayret bile sarf etmedikleri kesime içlerinde yetersizlik duygusundan doğan nefreti kusuyorlar. Oysa herşeyin başı sevgi. Sevgi aydınlıktır. Ama kültürümüz sevgiyi dahi yanlış yorumluyor. ‘Benim olmazsan kara toprağın olursun.’ yaklaşımı sürüyor. Yani aslında sevgi değil, bencillik ve ego konuşuyor. Korku ise karanlıktır. Yok etmenin tek yolu aydınlığı getirmektir.
Korkunç bir gece geçirdik ve etkieri sürüyor. Korku insanı nasıl etkiliyor?
Korku insanı felç eder. İnsanlık özellikleri yok olur. Robotlaşır. Bu safhayı geçerse tekrar saldırganlaşır ve kaos doğar. Toplum ayrışır, birbirine güven duymaz, diğerini düşman olarak görür. Ülke bölünür ve düşmanların ekmeğine yağ sürülür.
Bireysel hayatımızda ne yaparsak hem kendimize hem de yakınlarımıza ve topluma bir faydası olur?
Gelecek ile ilgili olumlu düşünce üretmeliyiz. Hayallerimizi oluşturmalıyız. Böyle bir durumda zor gibi durmasına rağmen ‘beynine ne doldurursan senin gerçeğin o olur’ ilkesinin bilirsek güzel bir gelecek için güzel düşünceler olması gerektiğini anlarız. Birbirimize selam vermeliyiz ve aradaki ayrılıkları değil, ortak özellikleri görmeliyiz. Mesela ben bugüne kadar Türk Bayrağını eline almamış hatta yerlere olanların şimdi Türk bayrağı ile dolaşmasını olumlu görmüyorum.
”Artık bu ülkede yaşamak istemiyorum” diyenlerin sayısı artıyor. Gitmek çözüm mü?
Herkesin çözümü farklı olabilir. Gitmek isteyene kal demek ülkeden nefreti artırır. ‘Bülbülü altın kafese koymuşlar ille de vatanım demiş.’ hikayesi vardır. En güzel şeyi bile bir insana verseniz onun farkında değilse boşa gayret olur. Korku içinde olanların gitmesi hem toplum hem de kendileri açısından geçici bir çözüm olabilir ama gerçek çözüm ortak özelliklerimizi ön plana alıp kardeşlik ve barış içinde yaşamayı öğrenmek.
Nefret hissinin başlama yeri kişilerin kendilerine güven duymamaları ve özsaygılarının olmamasıdır.